-
1 varsa o yoksa o
у него́ все разгово́ры то́лько о ней -
2 varsa kızı yoksa kızı oğlunun yüzüne baktığı yok
е́сли у него́ и есть всё - э́то его́ дочь, а на сы́на он да́же не смо́тритTürkçe-rusça sözlük > varsa kızı yoksa kızı oğlunun yüzüne baktığı yok
-
3 varsa ...
= yoksa... есть ли..., нет ли -
4 yoksa ...
= varsa... -
5 var
1.есть, име́етсяonun evi vardı — у него́ был дом
2.sizde sabır var — вы терпели́вы
достоя́ние, иму́щество, состоя́ниеbütün varını harcadı — он потра́тил всё, что име́л
••- var ol!
- var olmak
- var olmak veya olmamak
- var yok
- yaş yirmi var yok
- vara yoğa
- vara yoğa karışmak
- vara yoğa öfkelenmek
- vara yoğa tokatlandı
- varı yoğu
- varını yoğunu fukaralara dağıtmış
- varsa...
- yoksa...
- varsa o yoksa o
- varsa kızı yoksa kızı oğlunun yüzüne baktığı yok
- ne var?
- nen var?
- ne var ki -
6 var
var vorhanden; existierend; Vorhandene(s); (alles), was man hat; es gibt A; zur Wiedergabe von haben, z.B. sizde … var mı? haben Sie …?;(senin) vaktin var mı? hast du Zeit?;var kuvvetiyle (oder gücüyle) mit aller Kraft;var olmak existieren;var olmak ya da olmamak sein oder nicht sein;ben (bu işte) varım! ich bin dabei!;yarışa var mısın? machst du den Wettlauf mit?;-in İngilizcesi var mı? kann er ( oder sie) Englisch?;gibt es das in Englisch? var yok etwa, annähernd; in geringer Menge;ha var ha yok gleichsam nicht vorhanden;vara yoğa alles, jede Kleinigkeit; drauflos (schlagen);-in varı yoğu all seine Habe; alles, was … (man, er usw) hat;varla yok arası kaum merklich;… varsa … yoksa immer nur: varsa kızı yoksa kızı (es geht) immer nur um die Tochter;ne var ki jedoch; immerhin;bir varmış, bir yokmuş in Märchen es war einmal -
7 var
"1. existing, in existence. 2. present, in attendance; at hand, available. 3. used to indicate a willingness to participate in something: Ben varım. Count me in!/I´m willing to do it./I´m with you. 4. one´s all, everything one has: Bütün varını bu işe harcadı. He put his heart and soul into this job. - mısın? colloq. Will you?/How about it? - mı bana yan bakan! Who dares to say me nay? - etmek /ı/ to bring (something) into existence, create. - gücüyle with all his might. - kuvvetiyle with all his might. - ne bilsin yok halinden. proverb A rich person can´t really appreciate what it´s like to be poor. - ol! Good for you!/Well done!/Bravo! - olmak 1. to exist. 2. to come into existence. - olsun, yerinde olsun. colloq. I wish him well, nevertheless I´m glad I don´t have to see too much of him. - yok approximately, about, close to: Ali beş yaşında var yok. I´d say Ali´s close to five years old. -ı yoğu everything one owns, all that one has, all one´s worldly wealth. -sa... yoksa... (for someone) to be the most important person in someone´s life: Ahmet için, varsa Emine yoksa Emine. Ahmet has eyes for no one but Emine. -la yok arası 1. very slight, minuscule. 2. rarely. -a yoğa karışmak to poke one´s nose into everything. -ını yoğunu kaybetmek to lose everything one has." -
8 ne
что* * *1. - yi1) чтоne dedi? — что он сказа́л?
bana ne! — а мне на что!, а мне како́е де́ло!
ne ile geldin? — на чём ты прие́хал?
sen ne karışıyorsun? — а чего́ ты ле́зешь?
nesi var nesi yoksa — всё, что у него́ есть
2) что заne kaba adam! — что за гру́бый челове́к!
bu ne kıyafet? — что за вид?!, что ты так вы́рядился?
2. - yibu ne fabrikası? — что э́то за заво́д?, э́то како́й заво́д?
како́йişler ne halde? — в како́м состоя́нии дела́?
ne güzel çiçekler! — каки́е краси́вые цветы́!
ne mutluluk! — како́е сча́стье!
••ne ekersen onu biçersen — посл. что посе́ешь, то и пожнёшь
- neler- başıma neler geldi neler
- neyin var?
- nesine
- otomobil onun nesine?
- ne âlâ!
- ne âlâ memleket!
- ne âlemde
- ne alemdesiniz?
- ne arar?
- onda para ne arar!
- ne arıyor?
- sen burada ne arıyorsun haydi çabuk eve!
- ne çare!
- ne da olsa
- ne dedim de!
- ne dedim de seni denlemedim
- ne demeye?
- ne demek?
- vazifeden kaçmak ne demek
- ne diye buraya geldin?
- ne fayda?
- ne gezer!
- ne gibi?
- ne güne duruyor?
- bu radyo ne güne duruyor?
- ne günlere kaldık!
- ne hacet?
- ne haddine!
- böyle yazı yazmak onun ne haddine!
- ne hali varsa görsün
- ne idiği belirsiz
- ne imiş?
- ne ise
- ne kadar
- ne kadar sıcak!
- ne kadar olsa
- ne kadar olsa anadır
- ne mal olduğunu biliriz
- ne mümkün?
- görüp te sevmemek ne mümkün seni
- ne münasebet
- neyin nesi?
- ne o?
- ne olacak!
- ne olduğunu bilmemek
- ne olur
- ne olursun
- ne olursunuz
- ne olursunuz bunu yapmayın!
- ne olur ne olmaz
- ne pahasına olursa olsun
- ne söylüyorsun?
- ne sularda?
- sizin kovaladığınız iş ne sularda?
- ne var? ne yok?
- ne yaparsın ki
- ne yapıp yapıp
- ne yüzle
См. также в других словарях:
varsa ... yoksa ... — başına getirildiği kelimenin her şeyin üstünde tutulduğunu anlatan bir söz Varsa kızı yoksa kızı, oğlunun yüzüne baktığı yok … Çağatay Osmanlı Sözlük
öykünmek — e Birinin yaptığı gibi yapmak, birine veya bir şeye benzemeye çalışmak, taklit etmek Ölçümüz ve ölçütümüz, varsa yoksa Batı. Batı ya öykünüyoruz. T. Dursun K … Çağatay Osmanlı Sözlük
var — sf. 1) Mevcut, evrende veya düşüncede yer alan, yok karşıtı Var gücüyle çalışmak. 2) is., dbl. Sahiplik bildiren olumlu ad cümleleri kuran bir söz Rahatsız etmek istemem hem de işim var. H. E. Adıvar 3) is. Elde bulunan her şey Elimizden alınan… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ay ayakta çoban yatakta, ay yatakta çoban ayakta — 1) çobanların akşam erken yatması, sabahleyin erken kalkması gerekir anlamında kullanılan bir söz 2) genel düzene yardımcı olan araçlar varsa baş yönetici rahat eder yoksa çok uyanık olması gerekir anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
RIZA-YI İLÂHÎ — Allah ın kulundan memnun olması. Her hangi bir hareketinde mü minin en yüksek derecesi.(Rıza yı İlâhî ve iltifat ı Rahmanî ve kabul ü Rabbanî öyle bir makamdır ki; insanların teveccühü ve istihsanı, ona nisbeten bir zerre hükmündedir. Eğer… … Yeni Lügat Türkçe Sözlük